19 Mart 2012 Pazartesi

ispanyada ölüm güncesi - arthur koestler




arka kapak yazısı

arthur koestler , budapeşte'de doğdu (1906) . eğitimini viyana'da yaptı . genç yaşta filistin'e gitti . çeşitli işlere girip çıktı orada . sonunda ünlü ingiliz gazetelerinde çalışmaya başladı . birara alman komünist partisi'ne girdi . bir süre sovyetler'de kaldı . 1937'de news chronicle'nin muhabiri olarak solcuların yanında ispanya iç savaşlarına katıldı . ve franco^cuların eline düştü . idama mahkum ettiler kendisini . 
ispanyada ölüm güncesi (un testament espagnol) koestler'in ispanya zindanlarında kurşuna dizilmeyi beklerken tutmuş olduğu notlardır genellikle . idama mahkum olduktan sonra kurtulmuş pek az yazar vardır . dostoyevski gibi . koestler de bunlardan biridir . bu nedenle , ispanyada ölüm güncesi her an idamı bekleyen bir yazarın ruh durumunu bütün ayrıntılarıyla göstermesi bakımından da hemen hemen benzeri olmayan bir yapıttır . koestler'in yazı ve fikir hayatı hakkında çok şeyler söylenmiş , çok iddialar atılmıştır ortaya . ancak , 32 yaşında ispanya'da kurşuna dizilmeyi beklerken göstermiş olduğu insani direnişe bütün sanatçı ve devrimci çevreler sadece bir şey duymuşlardır ; saygı . 
onun için , bu kitap , aynı zamanda koestler'e bütün ilerici dünyanın bir kahramanı olarak baktığı günlerin de eski bir anısıdır . 
çetin altan'ın kıvrak kalemiyle türkçeye aktarılan bu kitapla , basınımız , koestler'in en ünlü ve en önemli eserini kazanmıştır .  

sonsuzluğun sonu - isaac asimov



omerta - mario puzo



şeytanın dansı - dean r. koontz



bay katil - dean r. koontz



doğa üstü sevgi altı - cem şancı







arka kapak yazısı

günün birinde pek çoğumuz , aşkı anlayamadan bu dünyadan ayrıldığımızı farkedeceğiz , çünkü eminim aşk , bizim bildiğimizi sandığımızdan çok daha farklı bir duygudur . arkadaşlarınıza hangi sevgilinizi kendinize nasıl aşık ettiğinizi anlatanlardansanız , muhtemelen siz de aşkı hiç tanımadan göçüp gideceklerdensiniz . 
aşkın süslü kelimelerle dolu romantik bir yaşam biçimi olduğunu sananlardansanız , muhtemelen daha da kötü durumdasınız . karşınızdakine iltifat ettiğinizde bütün günahlarınızın affolacağını sanmak ile af çıkacağını bildiğiniz için suç işlemek arasında pek fark olmadığını da göremiyorsanız sevdiklerinizin neden sizden kaçarcasına uzaklaştıklarını merak edip duruyorsunuzdur .
sevdiğinin gözlerine bir saniye bakabilmek için her şeyi feda edebilmenin aşk olduğunu savunanlara da inanmamanızı tavsiye ederim . emin olun kimse , sadece bir bakış için her şeyini feda edecek kadar cesur değildir , ki olsa bile bunun adı aşk değildir . 
iki cins arasındaki , aşk zannedilen savaşın ne kadar komik olabildiğini ve bu gereksiz çarpışmanın insanların yaşamlarını nasıl değiştirebildiğini gördükçe gülmekten göbeği çatlayan bir kahramanın hikayesidir bu . size sadece okuyup gülmek kalıyor .  

fransız kadınlar niçin kilo almaz ? - mireille guiliano



ebekulak - atilla atalay



11 Mart 2012 Pazar

gündelik mutluluğa alışma - anja meulenbelt




arka kapak yazısı

utanç bitti'de ''bütün kadınlar lezbiyendir , bazılarının bundan haberi yoktur yalnızca'' diyen anja meulenbelt'in bir başka kitabını sunuyoruz bu kez . utanç bitti'nin devamı olarak da okunabilecek bu kitapta bir kadınla birlikteyken bir erkeğe aşık olan bir kadın anlatılıyor . daha önce bir eşcinsel deneyimi olan , şimdi ise bir kadınla yaşayan çok çocuklu , sakin , evcimen bir erkektir bu . 
''cinsel devrim'' dalgasının dinamizmini yitirdiği yıllarda geçen roman , yayımlandığında feminist çevrelerde tepkiyle karşılanır . kitaplarında lezbiyenliği savunan yazarın bir erkekle beraberliğini anlatması ''harekete ihanet'' olarak adlandırılır . meulenbelt eleştirlere ''kitaplarından daha hızlı ve derin yaşadığını , hareketin malı olmadığını'' söyleyerek karşı çıkar . ''kadın hareketi sıcak bir yataktır . ama aynı zamanda biri kaçmak istediğinde hepsi birbirini aşağı çeken yengeçlerle dolu bir kovadır'' diyerek kendini savunur . 
bu kitapta feminizm ya da aşk hakkında büyük fikirler , iddialı çözümlemeler yok . birbirlerini seven bir kadın ve erkeğin ; sokak kahvelerinde içtikleri şarapların tadı , sakin sevişmeler , hafta sonu miskinlikleri , kıskançlıkları , birbirlerini kaybetme korkuları , uyurken birbirlerini seyretmeleri , elele tutuşmaları , ''günaydın , iyi uyudun mu ?'' türü iddiasız konuşmaları var . hayatının gündelik ayrıntılarını ''sloganlarla'' düzenlemek istemeyenler için .  

9 Mart 2012 Cuma

murphy - samuel beckett





arka kapak yazısı

murphy , bir beckett anti-kahramanı . belli bir eğitimden gelmiş . irlandalı . yalnız , edilgen ve tekbenci . bir işte çalışmıyor . tek mutluluğu sallanan bir koltuğa kendini çırılçıplak bağlamak , iç dünyasına çekilip orada yolculuklara çıkmak .
celia , murphy'e aşık . hayat kadını . bedensel bir aşkla sevilen ve dış dünyaya ait olduğu için murphy'nin reddetmek istediği bir kadın .
murphy , peşini bırakmayan dış dünyadan kaçarken , sığındığı akıl hastaları tarafından da dışlanır . kitabın traji-komik öyüküsü bu merkezi çelişki etrafında gelişir .
descartes'ın ''ruh-beden'' ikiliğinden etkilenen beckett , bu ilk romanında , ruhla bedenin , iç dünyayla fiziksel dünyanın kaynaşma zorunluluğundan uzakta , bir arada yaşayabileceğini göstermek ister . doğu mistisizminden hareketle , bedenin , ait olduğu fiziksel dünyada asla tam özgür olamayacağını , gerçek özgürlüğün düşüncelerde yaşanabileceği fikrini ana izlek haline getirir . bu anlamda murphy , beckett'ın daha sonraki romanlarında sadece düşünerek ve konuşarak , sözcük üreterek , dili kullanarak varolabilen anti-kahramanlarının bir örneğidir . 
murphy , karamsarlıktan alaya , komikten traji-komiğe , hayatın ruhsal ve fiziksel alanlarını kapsayan izlekleriyle tüm yaşamın deliliğini veya insanın insanlığını seslendirerek eğlenen bir roman .
düşünmek veya düşünmemek isteyenlere .  

8 Mart 2012 Perşembe

rock laneti - iain banks




arka kapak yazısı

eşekarısı fabrikası adlı çarpıcı ilk romanıyla türkiye okurlarına tanıttığımız iskoç yazar banks'den , bambaşka , son derece yalın ve hüzünlü bir roman sunuyoruz bu kez . ele aldığı konuyla ironik bir tezat oluşturan , burukluk ve tevazu ile yazılmış bir roman rock laneti .
bir rock yıldızının hikayesi anlatılıyor . ama rock yıldızı deyince gözümüzde canlanan uçuk kaçık , kaprisli , sorumsuz , kendini kimi zaman megalomanlık derecesinde beğenen ve müzikten başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen rockçı imgesiyle hiç alakası yok kahramanımız daniel weir'in . alçakgönüllü , tabiatı gereği solcu , inzivaya çekilmiş , sıradan insanlarla hoş bir ilişki sürdüren ''sıradışı'' bir yıldız .
weir son derece tipsiz , uzun boylu ve saakr bir alt sınıf çocuğu olarak inatla , tanrı vergisi müzik yeteneği bir işe yarasın diye uğraşıyor . sonunda işlerini çok iyi yapan güzel ve zengin çocuklarla bir grup kurarak , led zep , deep purple gibi bir mega-rock grubunun beyni haline geliyor ve ne yapacağını bilmeyecek kadar çok para kazanıyor . kadınlarla ilişkilerinde ve müzik dışı her şeyde bayağı acemi , şaşkın ve beceriksiz olan yıldızımız birbiri ardı sıra gelen ve kendisini suçlu gördüğü talihsizlikler sonucu grubun dağılmasıyla uzun yıllar süren bir iç hesaplaşma sürecine giriyor . bu intihar kararının gerekçesi olarak son derece hoş bir üslupla anlattığı hayat hikayesinin sonunda aldığı karar ise yine ''sıradışı''
''vitrinde yaşama''nın başdöndürücü cazibesiyle tevazu , yalınlık , sevgi , dostluk ve ''hayat beceriksiliği'' gibi değerlerin çatıştığı bir dünya , biraz da taraflı bir dille anlatılıyor bu romanda . rock'ın temsil ettiği her şeyden ürken ahlakçı tutuculuğu da , rock'ın eğlence endüstrisinin ehlileştirilmiş bir alt kolu haline gelmesinde önemli rolü olan ''çılgınlık'' ideolojisine de ironik bir mesafeden bakıyor banks . sadece rock dünyasını daha içeriden tanımak isteyen genç okurların değil , bütün ciddi edebiyat okurlarının ilgisini çekeceğini umduğumuz bir roman rock laneti .     

kesik bir baş - iris murdoch





arka kapak yazısı

''özgürlük , insanın yalnızca kendi irade gücünü ortaya koyması , onu gerçekleştirmesi değildir . özgürlük daha çok bizim başkalarının varlığını tasarlayabilme gücümüz , başkasını başkası olarak kabul edebilme yeteneğimizdir'' diyen iris murdoch dünya edebiyatının önde gelen yazarlarından kabul ediliyor . 
romanlarında daha çok polisiye romanlarda görülen gerilimi başarıyla kurgulamasının yanısıra , felsefi öğeleri de kullanan murdoch , kesik bir baş'ta ''evlilik kurumu''nu merkez alarak ''ahlak'' kavramını sorguluyor . okuru , hemen ''her şeyin olabileceği'' bir beklenti içine sokarak üç erkek ve üç kadının birbirleriyle girdikleri ''çokeşli'' ilişkiler çerçevesinde sadakat , yalancılık , ensest , dürüstlük vb. kavramları mizahi bir dille tartışıyor . 
roman okumanın kimi zaman ''keyif ülkesinde gezinmek'' anlamına geldiğini kanıtlayan bir metin...  

kurbanın son günleri - jose pablo feinmann






arka kapak yazısı

o , bütün kiralık katillerin en iyisidir . hiçbir örgüte bağlanmadan çalışan tek kişilik bir örgüt , anonim bir silahtır . kurbanlarını büyük bir özenle öldürür . öldüreceği kişinin bütün ilişkilerini tanımak ; dolaştığı , yaşadığı bütün mekanları görmek ; böylece , kurbanının kaderine hakim olmak ister . gerçek bir zanaatkardır . meslektaşları ona büyük bir hayranlık duyar , kıskanırlar . kadınsız , tek başına yaşar . fotoğrafçılıkla uğraşır . müziği , özellikle de strauss'un sanatçının yaşamı'nı sever . birgün , iki kadınla ilişkisi olan birini öldürmesi istenir . yatak odaları , sigara izmaritleri gibi , ''öteki''ne ait ''kara ayrıntılar''ı içeren heyecanlı bir hikaye başlar...  

arkadaşlık - connie palmen







arka kapak yazısı

connie palmen , hayatın ve aşkın yasaları'nda olduğu gibi arkdaşlık'ta da sorularını yaşamın temel karşıtlıklarına ulaşma serüveni içinden soruyor . bu yolculuk , zorlayıcı ve can yakıcı yüzleşmeleriyle okuyucuyu da kendi beniyle bir kez daha tanışmaya , ''içindeki'' ve ''dışındaki''yle keskin bir ışık altında karşılaşmaya sürüklüyor .
iki kadının , çocukluğun gizemli dünyası içinde başlayan arkadaşlık ilişkisini olgunluk çağlarına varan bir süreç boyunca anlatırken ; okuru da birey oluşun bazen uçurucu , bazen ürkütücü yanlarıyla yüzleştiriyor . suçluluk duygusunun aşırı kilolara , sevmenin alkolle akrabalığa nasıl dönüştüğünü dile getiriyor .

arkdaşlık , karşıtlıklar ve bunların çekim gücü üzerine bir roman . beden ile ruh arasındaki gerilimli ve çekici ilişkiye , bağlanma korkusu ve aidiyet eğilimine , saplantılara , iptilalara ve insanın kendi özgürlük isteğine yüreklice bakma cesareti ve gördüklerini anlatma becerisi var palmen'de .
özgünlük , sıradanlık , intikam , suçluluk , iptila , ideal , gerçek , alkol , beden , zihin , aidiyet , özgürlük , simbiyoz , kopuş , aile , kader , ölüm üzerine düşünceler , arkadaşlık'ın anlatı örgüsünü oluştururken bezen canımızı yakarak , bazen ruhumuzu sağaltarak içimize işliyor .
connie palmen , ''zihinsel uyarılmanın da bedensel uyarılma kadar heyecan verici'' olduğuna bizi inandırıyor ...