2 Aralık 2014 Salı

aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık - mehmed uzun






kitaptan kısa bir bölüm... 

baz , kevok'un arkasında ayakta duruyor ve sakin bir sesle ''kızım korkma'' diyor . ''şimdi beni iyi dinle . bize yardım etmelisin . sana yazık ! bu genç yaşta yanlış yola girmişsin . öğrendiğimize göre tahsillisin , baban avukatmış , iyi bir ailenin kızıymışsın . konuş , bildiğin her şeyi anlat . sadece bu kadar , bundan fazla bir şey istemiyoruz . sadece konuş . o vakit yaşayacaksın , hayata yeniden döneceksin''
''ne konuşayım ? ne biliyorum ki anlayatım ?''
''itiraf et , yaptıklarınızı anlat . konuş , devletin , milletin , başkanın , bayrağın , allah'ın bir olduğunu söyle... yanlış yaptığını , doğru yoldan ayrıldığını , kötü şeyler yaptığını söyle . nerede saklandıklarını anlat''
''bilmiyorum , biz kimseyi öldürmedik''
''kızım , biz ve siz diye bir şey olmadığını , sadece hepimizin biz olduğunu hala anlamadın mı ? bizim vatanımız başkanımız  , bayrağımız , devletimiz , namus ve haysiyetimiz , birlik ve bütünlüğümüz... her şey bizim... şimdi konuşacak mısın ?''
''bir şey bilmiyorum''
''o zaman daha fazla uzatmanın bir anlamı yok'' diyor baz . ''bu ömrünü tamamlamış , çıkarın onu buradan''
tuhaf ama baz'ın , hayatıyla ilgili verdiği bu karar kevok'u rahatlatıyordu . hatta sözleri sevindiriyor onu , daralmış yüreğini hafifçe bile olsa ferahlatıyor . iki sorgucu , kollarından tutarak , yürümekte zorluk çeken kevok'u adeta sürükleyerek götürüyor . önce düz yürütüyorlar , sonra merdivenleri çıkıyorlar , sonra yeniden bir düzlükten geçirerek dışarıya çıkıyorlar . 

temiz bir havayla karşılaşıyor , serin bir yel yüzünü okşuyor . sevinci daha bir artıyor . o kokuşmuş oda , o pis hava , o karanlık geride kaldı demek . artık kimse onu öylesine yıkılmış , öylesine korkuya batmış , çırılçıplak görmeyecek ; bedenindeki yaralara , işkence izlerine tanık olmayacak . artık kendini o kadar kirlenmiş hissetmeyecek . her şey bitti artık . hayat böyle , bu kadar işte ; duygu dolu düşler her zaman gerçekleşmiyor ,  umut diri kalmıyor , insanlar  güçten düşebiliyor , çaresiz kalabiliyor , ümitlerini yitirebiliyor ; şimdi kırık bile olsa bir sevinç var içinde... kevok , böyle olmasını istemezdi , ama oldu işte...

derin derin nefes alıyor , aylardır hasret kaldığı temiz havayı dolu dolu ciğerlerine çekiyor . saat kaç acaba , gece mi gündüz mü ? neredeler şimdi ? son kez dünyayı gördüğünde bahar patlamıştı her yerde , doğa canlanıyordu . ya şimdi ? hangi mevsimdeler acaba ? omuzlarına atılmış bir askeri parkayla ayakta duruyor ; hareketsizlikten uyuşmuş ayaklarını , bacaklarını hareket ettiriyor . hava serince , hafif bir yel kirli saçlarına değiyor . üşüyor biraz . hava mı soğuk , yoksa korkudan mı ? belki de çıkılan yeni yolculuğun belirsizliğinin getirdiği bir ürperti . 
''jipi kapının önüne getirin...'' o yumuşak ses şimdi sertleşmiş , sinirli...
bir arabanın motor gürültüsü duyuluyor , sonra sorgucuların sesi... gidip gelmeler çoğalıyor , kendi aralarında konuşuyorlar . köpekler havlıyor , atlar kişniyor . insan sesleri birbirine karışmış . sesler bir iniyor bir çıkıyor . kim bunlar acaba ? ancak seslere kulak vermiyor artık . sesler umurunda değil artık . özgürlüğüne kavuşuyor o , her şeyden kurtuluyor , prangalardan , kayıtlı hayattan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder