kitaptan kısa bölüm...
kafaya dikkatle sıkılan bir kurşun ; böylece sadece saçları feda etmiş olacaktı . değerlim onun için o saçlardan daha önemliydi . saçlar bir fedakarlıktı , köpeğin selameti için bir adaktı .
sessizce merdivenlerden aşağı , mutfağa . terliklerini çıkarıp karanlık bodrum merdivenlerinden aşağı , basamakların gıcırtısını önlemek için duvar dibine basarak .
ışığı yakmadı . aşağı inince sağa dönüp çalışma odasına girdi . alışkın olduğu karanlıkta , ayaklarının altında zeminin değiştiğini hissederek yolunu buluyordu .
kolu bir kafese sürtününce öfkeli bir kelebeğin yumuşak sesini duydu . dolap buradaydı işte . kızılötesi fenerini bulup gözlüğünü taktı . dünya yemyeşildi şimdi . akvaryumların huzur verici gurultuları ve içlerinden buhar geçen boruların sıcak hışırtısı arasında bir an durdu . karanlığın efendisi , karanlıklar kraliçesi .
havada serbest uçan kelebekler gözleri önünde yeşil parıltılı izler bırakıyor , incecik tüylü kanatları karanlığı okşarcasına hareket ederken yüzünden hafif bir esinti geçiyordu .
python marka tabancasını kontrol etti . 38'lik özel kurşun sürülmüştü namluya . kafatasına girdiği anda genişleyip ani ölüm sağlardı bu kurşunlar . ateş ettiğinde o şey ayakta ise ve tam tepesinden ateş ederse kurşun bir magnum gibi tepeden girip çeneden çıktıktan sonra bir daha göğüse girip parçalamazdı .
ayak parmaklarıyla yaşlı tahtaları kavrayarak , çok dikkatli ve sessiz adımlarla yürüdü . kuyulu odanın zemininde ses çıkarmadan . sessiz ama çok da yavaş değil . kuyunun dibindeki köpeğin onun kokusunu almasından önce davranmak gerekiyordu .
kuyunun tepesi yeşildi , taşlar ve aralarındaki harç , tahta kapağı çok net görünüyordu . ışığı tut ve eğil . işte oradaydılar . dev bir karides gibi yan yatmıştı . uyuyordu belki . değerlim de onun vücuduna yapışmıştı , o da uyuyor olmalıydı , ne olur ölmüş olmasındı .
baş açıktaydı . enseden bir kurşun... saçları da kurtarmış olurdu . ama bu çok rizikoluydu .
bay gumb deliğin üzerine eğilip aşağı baktı . tabancanın namlusunu kızılötesi ışık fenerinin gösterdiği yere doğrult . saçın alnıyla birleştiği noktaya .
koku ya da gürültü , hangisi bilmiyordu ama değerlim yerinde doğrulmuştu . catherine baker martin küçük köpeği hemen kavrayıp örtünün altına çekti . şimdi örtünün altında iki kabarıklık vardı , hangisinin köpek hangisinin catherine olduğunu söylemeye imkan yoktu . kızılötesi ışıkta derinlik algılaması da bozulmuştu . catherine'i seçemiyordu .
ama değerlim'in sıçradığını görmüştü . bacağı kırık değildi o halde . bir şey daha öğrenmişti : catherine baker martin de köpeği incitmeyecekti . rahatlamıştı şimdi . bu paylaştıkları duygu sayesinde şimdi onu bacaklarından vururdu ve bacağını tutmak için ellerini indirince de , lanet kafasını uçuruverirdi . artık fazla bir titizlik göstermesine gerek kalmamıştı .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder