26 Mart 2015 Perşembe

hizmetçiler - jean genet






kitaptan kısa bir bölüm... 


solange : (sesini alçaltarak) senden çekinmiyorum . senin kininden , dolaplarından korkum yok . ama dikkat et ben senin ablanım .
claire : hıh , abla da neymiş ? yani daha mı güçlüsün ? boyuna o adamdan söz açıp beni çileden çıkarmak istiyorsun . hadi ordan , yaptıklarını anlamadım mı sanki ? sen bayancığımızı öldürmeyi denedin .
solange : beni suçluyor musun  ? 
claire : inkar etme . seni gördüm . (uzun bir sessizlik) hani senden korktum da... korktum solange . öldürme deneyi yaptığımız vakit boynumu senden kaçırıyorum . bayanı öne sürüp bana nişan alıyorsun . topun ağzında olan benim . 
(uzuzn bir sessizlik . solange omuzlarını silker)
solange : (kararlı) evet öldürmeyi denedim . seni ondan kurtarmak istiyordum . canıma tak etmişti . seni hafakanların boğduğunu , kızarıp bozardığını , kireç gibi bembeyaz kesildiğini , o kadının huysuzluğu altında ezildiğini gördükçe beni de hafakanlar boğuyordu . hakkın var . bana çıkışabilirsin . seni çok seviyordum . eğer onu öldürseydim beni ilk ele verecek olan sendin . beni kendi elceğizinle karakola götürecektin . 
claire : (solange'ı bileklerinden kavrar) solange...
solange : (kendini kurtarır) ne korkuyorsun ? polise teslim edilecek olan benim . 
claire : solnge , kardeşçiğim , günahını aldım . bayan neredeyse gelir . 
solange : ben kimseyi öldürmedim . ben korkağın biriyim anladın mı ? elimden geleni yaptım . ama bayan yatağında uyurken öte yana dönüverdi . yavaş yavaş soluyordu . solukları , üstündeki örtüyü şişiriyordu . her haliyle bayanın ta kendisiydi .
claire : sus artık .
solange : dur hele . madem ki öğrenmek istedin , dinle . sana daha başka şeyler de anlatacağım . kızkardeşinin kafasından neler geçtiğini , nasıl bir insan olduğunu öğren . hizmetçilerin ne biçim şeyler olduğunu da gör . evet ben bayanı boğmak istedim .
claire : ahireti düşün ! ahireti düşün ! ölümden sonrasını düşün !
solange : ölümden sonra hiçbir şey yok . sıraların üzerine diz çökmekten usandım artık . hani kilisede ben de pekala o başrahibelerin kırmızı kadifelerini giyebilir , günah çıkartmaya gelenlerin elmaslarından takıp takıştırabilirim . hem daha soylu da davranabilirim . bayancığımıza bak , ne güzel acı çekiyor ! sürüp sürüştürerek ne güzel gözyaşları döküyor ! acı onu daha bir başkalaştırıyor , daha bir akça pakça yapıyor . kocasının hırsız olduğunu öğrenince polislere kafa tuttu . ama sevinçten eteklerinin zil çaldığı besbelliydi . şimsi yüzüstü bırakılmış bir kadın . şirin mi şirin . acısına üzülen iki saygılı hizmetçi de kollarına girmiş ona destek oluyor . mücevherlerinin ışığından , entarilerinin ve avizelerinin parlaklığından acısı nasıl da ışıldıyor ! claire , suçumun güzelliği bana kederimi unutturuyor . sonunda , evi de ateşe vereceğim . 

21 Mart 2015 Cumartesi

iş işten geçti - jean paul sartre





kitaptan kısa bir bölüm...

yaşlı kadın kapalı büyük deftere dirseklerini koymuş , çenesini iki eline dayamış , masasının önünde oturuyordu . kedi , adeti üzere , defterin üzerine kıvrılmıştı . eve'le pierre çekinerek yaşlı kadına yaklaştılar . kadın doğruldu :
-- ya.. siz misiniz ? beş dakika geç kaldınız .
pierre sordu :
-- bizi bekliyor muydunuz ? yoksa yanlış mı geldik ?
yaşlı kadın , kalın kitabın işaret konmuş olan sayfasını açtı ve bir zabit katibinin soğuk ve kuru sesiyle okumaya başladı : 
-- madde 140 : şayet birbiri için yaratılmış olan bir çift , idareye ait bir hata yüzünden , sağlıklarında karşılaşmamışlarsa , haksız yere mahrum edildikleri aşkı gerçekleştirmek ve müşterek hayatlarını yaşamak üzere , yeryüzüne dönmek isteğinde bulunabilirler ve bazı koşullar altında buna izin alabilirler .

kadın okumasını bitirince , başını kaldırarak gözlüğünün ardından , hayretler içinde kalan genç çifte baktı : 
--buraya bunun için geldiniz değil mi ?
pierre'le eve bakıştılar . hayretlerinin altında büyük bir sevinç beliriyordu .
pierre yutkundu : 
-- demek...
-- yeryüzüne dönmek istiyor musunuz ?
eve kekeledi : 
-- vallahi madam...
ihtiyar kadın biraz sinirlenerek ısrar etti : 
-- size açık bir soru soruyorum , cevap verin .
kadın sabırsızlanmıştı . pierre yeniden arkadaşının yüzüne baktı . bakışında neşeli bir soru belirmişti . eve başıyla : ''evet'' deyiverdi .
bunun üzerine pierre , yaşlı kadına döndü : 
-- evet madam , eğer mümkünse dönmeyi istiyoruz . 
-- mümkündür , efendim . gerçi işlerinizi çok karıştırır ama , mümkündür . 
pierre derhal eve'in kolunu tuttu . fakat yaşlı kadının sert bakışı karşısında hemen bıraktı ve yüzü tekrar ciddileşti . 
yaşlıı kadın bir nüfus memuru gibi pierre'i sorguya çekmeye başladı : 
-- siz bu hanım için yaratılmış olduğunuzu söylüyorsunuz , öyle mi ? 
-- evet . 
-- madam charlier , siz de bu bey için yaratıldığınızı beyan ediyorsunuz , değil mi ? 
eve bir yeni gelin gibi kızardı : 
-- evet...
bunun üzerine yaşlı kadın deftere eğildi , sayfaları çevirdi :
-- camus... cera... chalot... charlier... tamam . da... di... do... dumaine tamam , tamam , tamam . siz tıpatıp birbiriniz içinmişsiniz . fakat doğum servisinde yanlışlık olmuş . 
eve'le pierre utangaç ve mutlu , bakışıp gülüştüler . elleri usulca birbirini buldu . eve biraz şaşırmıştı . pierre ise biraz gururluydu . yaşlı kadın arkaya doğru eğildi , onları dikkatle süzdü ve gözlüğünün arasından bakarak : 
-- güzel bir çift , diye söylendi .
sonra meşhur 140'ıncı maddeyi okuduğu deftere tekrar eğildi . bu kez yalnızca özetledi : 
-- işte yerine getirmekle mükellef olduğunuz şartlar : 
hayata döneceksiniz . burada öğrendiklerinizden hiçbir şey unutmayacaksınız . şayet yirmi dört saate kadar güvenle ve bütün varlığınızla sevişmeyi başarırsanız , tam bir insan hayatına hak kazanacaksınız .