18 Şubat 2014 Salı

asker kaçağı - savaşa karşı bilimkurgu öyküleri





kitaptan kısa bölüm... 

''baba'' diye bağırdı earl , ''sen de mi orduya katılacaksın ? sen de mi bir maske takıp o tabancalardan biriyle ateş edeceksin ?'' . gözleri heyecandan ışıl ışıldı . ''sen de mi bir yılan kullanacaksın ?''
tim mclean yere çömelip oğlunu kendine çekti . ''bunları mı istiyorsun ? burada kalmak mı istiyorsun ? bir maske takıp o tabancalardan birini kullanırsam , geri dönemeyiz .''
 earl'ün gözlerinde bir kuşku belirdi . ''peki hiç mi dönemeyiz ?''
tim başını iki yana salladı . ''korkarım dönemeyiz . geri dönüp dönmeyeceğimize hemen şimdi karar vermek zorundayız .''
''bay douglas'ın dediklerini duydun'' , dedi virginia kızgın kızgın . ''saldırı bir iki saat sonra başlayacak''
tim ayağa kalkıp bir aşağı bir yukarı gezinmeye başladı . ''evde kalırsak , havaya uçup paramparça olacağız . gerçeği kabul edelim . kendi zamanımıza dönme şansımız pek yok . çok zayıf bir olasılık bu . çok uzun bir atım olması gerek . burada mı kalmak istiyoruz , her yanımıza roket yağarken , her an sonumuzun gelebileceğini düşünerek... giderek yaklaştıklarını , gitgide daha yakına düştüklerini... yere uzanıp bekleyerek , dinleyrek...
''gerçekten geri dönmek istiyor musun ? , diye sordu mary .
''elbette , ama ya risk...''
''ben sana riskin ne olduğunu sormuyorum . gerçekten geri dönmeyi isteyip istemedğini soruyorum . belki de burada kalmak istersin . belki de earl haklıdır . bir üniforma giyip maske takarsın , eline o iğneli tabancalar gibi bir tabanca alırsın . bir yılan kullanırsın .''
''ve sen de bir fabrika işçileri kampında yaşarsın ! çocuklar da bir devlet yerleştirme merkezi'nde ! bunun nasıl bir yaşam olacağını sanıyorsun ? çocuklara ne öğreteceklerini sanıyorsun ? nasıl yetiştireceklerini sanıyorsun ? ve neye inanacaklarını...''
''onlara çok yararlı kişiler olmayı öğretirler belki de .''
''yararlı ha ! ne için ? kendileri için mi ? insanlık için mi ? yoksa savaş girişimcileri için mi ?''
''yaşarlar ama'' dedi mary . ''güvenlik içinde olurlar . bu şekilde , yani evde kalırsak , saldırının gelmesini beklersek...''
''tabi'' dedi tim dişlerini gıcırtadarak . ''yaşarlar . belki de oldukça sağlıklı bir biçimde yaşarlar . iyi beslenirler . iyi giydirilip bakılırlar .'' kaskatı bir yüzle , çocuklarına baktı . ''hayatta kalırlar , evet . büyüyüp yetişkin insanlar olurlar . ama nasıl insanlar olurlar acaba ? douglas'ın dediklerini duydun... 1977'de kitapları yaktıklarını . onlara hangi kitapları okutacaklar ? 1977'den bu yana ne gibi düşünceler ayakta kaldı ki ? bir devlet yerleştirme merkezi'nden ne gibi inançlar edinebilirler ? ne gibi değer yargıları kazanabilirler ?    

14 Şubat 2014 Cuma

alevi törenleri - cemal şener





doktor kim ve dalekler - david whitaker





kitaptan kısa bir bölüm... 


doktor , suzan'a kısa bir bakış fırlattı . şimdi , dünyanın en uzun kuyruklu  yalanına tanık olacağımızı düşündüm . işte...
-- ''torunumla ben başka bir dünyadanız . sen ve arkadaşın şu anda gemimde , yani tardis'te bulunuyorsunuz . tardis dördüncü ve beşinci buut engellerini , yani zaman ve uzayı aşabilecek yetenekte bir gemidir .''

cevap vermedim . barbara'nın , elimi biraz daha kuvvetle sıktığını hissettim . sanki , doktor'un söylediklerine çok şaşmıştı , ama haksız da değildi hani . bir zırdeliye bu kadar yakın bulunmanın şaka götürür bir yönü yoktu. doktor , kısa bir sessizlikten sonra konuşmasını sürdürdü : 

-- ''yanında oturan genç hanımı , yani mis barbara rayt'ı suzan'a özel öğretmen olarak tutmuştum . suzan'ın yirminci yüzyıl ingiltere'sinin kültür ve uygarlığı üzerinde geniş bilgi sahibi olmasını arzu etmiştim . üstelik , suzan'ın bugünkü ve bu çağdaki gençlere tanınan özgürlüğe karşı önüne geçilmez  bir merakı vardır''

doktor ağır ağır ayağa kalktı , düşünceli bir tavırla gözlüğüyle oynayarak bana baktı .

-- ''biz gezginciyiz , çesterton , suzan ve ben . kendi gezegenizmizle bağlantımız koptu ve ondan sizin zamanınızla milyonlarca yıl uzaktayız''

kendi kendime , bütün bunlara içtenlikle inanıyor , diye düşündüm . çünkü doktor'un gözlerinde içten gelen üzüntülü bir ifade vardı . 

-- ''günün birinde biz de gezegenimize dönebileceğiz''

suzan oturduğu yerden kalkıp kolunu doktur'un omzuna doladı . bütün bunlara ikisi de inanıyor diye düşündüm . numara yapmıyorlar , gerçekten de inanıyorlar .

-- ''günün birinde döneceğiz , büyükbaba''

doktor , suzan'ın saçlarını sevgiyle okşadıktan sonra barbara'yla bana baktı .

-- ''gemime zorla girdiniz . ne yapacağımıza çok çabuk karar vermem gerekti''
suzan : 
-- ''ikinizi de bırakması için elimden geleni yaptım'' dedi .

barbara'nın heyecanla soluduğunu hissettim . sakın onların sözlerine inanmış olmasın , diye düşündüm .
doktor yine konuşmaya başladı : 

-- ''fakat onun ısrarlarını kabul etmedim . tardis'i çalıştırdım ve dünya'dan ayrıldık . şimdilik söyleyecek bir şey daha var''
doktor bir dakika kadar dik dik yüzüme baktı .
-- ''sizin gezegende de değişmez bir kural olduğuna inanıyorum . bir geminin yalnızca bir kaptan'ı olabilir . suzan'ın size söylemiş olduğu gibi , tardis'in içinde istediğiniz gibi dolaşabilirsiniz , ama emirlerimi her zaman sorgusuz dinlemek zorundasınız''

vücudum hala zayıftı , ama adalelerimi denemek istedim . barbara'nın yardımıyle yerimden doğrulup ayağa kalktım . barbara'nın beni tutmasına memnun oldum , çünkü bacaklarım henüz vücudumu taşıyacak güçte değildi .

-- ''şimdi ne düşündüğümü söyleyeceğim'' dedim . ''kapıdan geçtiğim zaman beni aldatan parlak ışık oldu . kapının önünde bir tuzak deliği vardı ve ikimizin de bu delikten düştüğümüzü sanıyorum . burası bir yeraltı mahzeni ya da bulduğunuz bir mağara ve hikayenize uyacak şekilde döşenmiş''

tekrar oturmak zorunda kaldım , çünkü kendi kendimi aldatmanın anlamı yoktu . beni asıl şaşırtan şey , yanımdaki kızın bana üzüntüyle başını sallamasıydı . gözleri , yanılıyorsun diyordu .  yatağa mümkün olduğu kadar rahatça yerleşerek ona aldırmamaya çalıştım . 

-- ''ikimizi de eve götürmesi için hemen bir taksi çağrılmasını istiyorum . bu durumda kendi arabamı kullanamam'' aklıma gelen bir düşünceyle irkildim ve endişeyle doktor'a  baktım . ''yol üstündeki kazayı polise bildirmiştin değil mi ?''

-- ''çesterton , bana inanmalısın . gezegenini unut . halen başka bir evrene geçmiş bulunuyoruz''

doktor topuklarının üzerinde döndü , odadan çıktı . suzan da onun peşinden çıkmak üzere yürüdü , ama kapıda durup bize baktı .

-- ''anlatılanların hepsi doğru , mr. çesterton . kelimesi kelimesine''