7 Eylül 2018 Cuma

baş'lar - zahir güvemli (başlar)




alpagut olayı - haşmet zeybek




kitaptan kısa bir bölüm :

hüseyin : -- hele bir seçim olsun dediler.
abdullah : -- oldu
hüseyin : -- sonra dönüp , hükümet kurulsun dediler.
abdullah : -- kuruldu.
fazıl : -- tamam işte işleri bitti , bıyıkları buruldu.
sefer : -- bize ne hükümetlerinden , istifil olsunlar.
hüseyin : -- arkadaşlar bu işletme bize kat'iyen para ödeyemez.
ismet : -- ne yapalım bari?
fazıl : -- gözün aydın.
hüseyin : -- biz daha çok köy seyirine çalışırız.
fazıl : -- yavaş yavaş açlığa da alışırız.
ismet : -- alışamayacak ne var. pirince giderken bulgurdan olmak da var.
hüseyin : -- neden.
ismet : -- nedenine gelince...
abdullah : -- bir bildiği var ki konuşuyor.
ismet : -- (usük'e bakar) çok bildiğim var.
sefer : -- nedir onlar. biz de bilelim.
fazıl : -- birlikte ağlayalım , birlikte gülelim , yarım ekmeği kaça bölelim?
abdullah : -- sen de bıdırdayıp durma be. sakin kafayla bir düşünelim ne bok yiyeceksek.
hüseyin : -- bırakın yahu , sıkıntısı çenesine vurdu.
ismet : -- biz çok çene dinledik arkadaş.
sefer : -- kuru çene karın doyurmaz.
fazıl : -- düşünün de pezevenkler doysun karnımız. düşün düşün boktur işin , yorgunu satan yen bu kışın.
mustafa : -- (kalkar , dışarı çıkar. herkes gözü ile onu izler. gelir gene yerine yatar.)
fazıl : -- ne yapsan iki ucu boklu değnek bu iş. mutlaka bir yere bulaşacak. hepiniz de it gibi biliyorsunuz esasında , bunların altından hiç bir şey çıkmayacak.
sefer : -- senin bilmediklerini bilenler de var.
fazıl : -- sana öyle geliyor.
sefer : -- sana nasıl geliyor.
fazıl : -- bana hiç. hak hak demek kolay , alın da görelim.
sefer : -- hazır var değil mi.
ismet : -- ben öyle boş yere kör beygir seyrettirmem. ben bilirim nerden ne geleceğini. pirince gideceğim derken bulgurdan da olamam.
hüseyin : -- arkadaşlar bu işletmeye altı yüz işçi yetmez mi.
fazıl : -- yeter.
abdullah : -- fazla mal göz çıkarmaz.
hüseyin : -- çıkarmaz kabul... gelenler ya millet vekillerinin ya da encümen azalarının adamları.
abdullah : -- onun için alınıorlar ya!
fazıl : -- yoksa bu göllerden su mu içebilirler?
ismet : -- elin kıranı zırnık koklatmaz.
hüseyin : -- işte onların yüzünden batıyor işletme.
fazıl : -- batanın üstüne hiç gitme.
hüseyin : -- nasıl gitmem , sonuna kadar. ya ben batarım ya da çıkarım.
fazıl : -- ya herro ya merro. sonunu getir bakalım.